Onlar yüzleri maskeli, yürekleri dingin, düşmanın korkulu rüyası, Filistin’de ümmet adına ‘biz’ bütünlüğünün izzetli mücahit ve direnişçisidirler.
Zaman zaman düşmana öyle yıkıcı darbe indirir ve eylem yaparlar ki yüreğimizin ta derinlerinden sevinç dalga dalga dilimizden ‘Allahuekber!’ nidasıyla dökülür orta yere.
Onlar yetişme tarzları, eğitim süreçleri, hafızlık ve muhafızlıkları ile tam birer direniş ve diriliş örneğidirler. Öyle ki eğitim ve yetişme yönüyle davet, direniş ve cihadın ehlidir.
İsimlerini bu kadar sık duyduğumuz ve sevgileriyle kalbimizin bir yerine nakşettiğimiz bu tugaya acaba ismini veren kişi kimdir? Bu, İzzeddin el Kassam’dan başkası değildir.
Şeyh İzzeddin el-Kassam, siyonizme ve onun arkasındaki emperyalizme karşı Filistin halkına direniş ruhunu ilk aşılayan, Filistin'de cihad ateşini tutuşturan kişidir. 1930'lı yıllarda İngiliz emperyalizmine karşı direnişin, kıyamın, İslami mücadelenin ve silahlı cihadın önderliğini yapmış bir insandır. Filistin toprakları Osmanlı'ya bağlıydı; ancak Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngilizler tarafından Filistin işgal edildi. Filistin'in işgalinden sonra Filistin'in Yahudileştirilmesi hareketi başlar ve Filistin'e çok ciddi bir siyonist göç gerçekleşir.
Şeyh İzzeddin El Kassam, Fransız işgaline karşı direnmek amacıyla küçük askeri hücreler kurdu. Lübnan-Filistin sınırında gerilla savaşı başlattı. 1920 Haziran’ında Fransız kuvvetleri Hananu birliklerini geri püskürterek Halep yolundaki bir köprüyü ele geçirirler. Fransızlar, Şam hükümetinden ya direnişçileri cezalandırmasını ya da ordunun Şam’a yürüyeceğini söylerler. Bunun üzerine İzzeddin el-Kassam, Hanifi ve üç direnişçi ile beraber birlikten ayrılır, Şam’a Emir Faysal’dan direnişe devam edebilmek için silah ve cephane istemeye giderler. Bu görüşmeyi Faysal’ın yardımcılığını yürüten Şeyhin arkadaşı Tanukhi ayarlar. Emir Faysal, onlara 50 tüfek sözü verir. Kassam aynı zamanda Şam’ın büyük âlimlerinden Abdulkadir el-Mağribi ile görüşür ve bu büyük âlimden istifade etmek için kendisine nasihat etmesini ister. El Mağribi, Suriye’deki durumun ümitsiz olduğunu ve savaşmayı bırakmasını tavsiye eder. Fransız ordusunun ilerleyişi ve El Kassam için idam hükmü çıkarması ile birlikte Kassam Şam’ı terk eder. Tanukhi’nin yardımıyla önce Suriye’ye, oradan botla Tartus’a, Beyrut ve son olarak Filistin’e ulaşır. İzzeddin el-Kassam, daha sonra Fransız istilasında bulunan Lübnan ve Suriye’den kaçanların sığınak yeri olan Hayfa’ya yerleşir.
İzzeddin el Kassam, Suriye’de İngilizlere; Filistin’de siyonistlere karşı çok büyük mücadeleler verir. Etkili vaazları ve ilmi çalışmalarıyla tanınan İzzeddin el-Kassam, sömürgeci güçlerin ve onlarla işbirliği içindeki siyonistlerin Kudüs üzerindeki oyunlarının tehlikeli boyutlara geldiğini görünce 1921'de Filistin'in Hayfa şehrine yerleşir ve burada faaliyetlere başlar. 1925’teki Suriye devriminden sonra Lazkiye’den Hayfa’ya geçen Şeyh Kassam burada hem camilerde vaazlar verir, hem bir gençlik teşkilatı olan Genç Müslümanlar Birliği’ne başkanlık yapar hem de Hayfa’daki İslam Cemiyeti Vakfı tarafından desteklenen İslâmî bir medresede müderrislik yapmaya başlar. Bu vakıf, Hayfa’nın tanınmış ve cömert Müslümanları tarafından destekleniyordu. Vakıf, adeta Müslümanların İngiliz mandasına karşı duruşun bir merkeziydi. Filistin topraklarının Yahudi göçmenlerce satın alınması ve bundan hareketle bu toprakların işgal edilmesine şiddetle karşı çıkar.
1920’lerin başında El Kassam, Filistin uleması ile yaşanan bir tartışmada aynı safta yer aldığı Şeyh el-Kassab ile tanışır. Tartışmada şu meseleden kaynaklanmıştı:
“El Kassam ve El Kassab Hayfa ve Akka’da şehit cenazelerinin arkasından Müslümanların tekbir getirmeleri ve yüksek sesle Kur’an okumalarının bidat olduğunu ifade ederler. Akka Şeriat Mahkemeleri’nin başkanı ve Akka Müftüsü Abdullah el-Cezzar bu davranışın caiz olduğuna dair bir fetva verirler. Ayrıca el-Kassam’ın ve el-Kassab’ın Vahabi geleneğe göre hüküm verdiklerini söylerler. El Kassam ve El Kassab da buna karşı bildirilerinde el-Ezher ve Şam’ın ileri gelen ulemasının fetvalarını ekleyerek güçlü delillerle cevap verirler. Ve derler ki:
Cenaze, vakar içinde izlenmeli; cenaze ve üzüntü ortamına uygun düşecek şekilde davranılmamalı, hayatın sonu düşünülmeli ve tevazu içinde hareket edilmelidir.”
El-Kassam ve el-Kassab, Müslüman dünyasının işgaline karşı cihadın gerekli olduğu noktasında aynı düşünmekle beraber bazı noktalarda birbirinden ayrı düşünüyorlardı.
El-Kassab’a göre; direniş ve işgale karşı koyuş noktasında toplumsal dönüşüm halkın orta sınıfının eğitilmesiyle tetiklenir ve bu şekilde kitlelere yayılır.
İzzeddin el-Kassam’a göre ise direniş ve işgale karşı koyuş noktasında toplumsal dönüşüm daha çok onun da içinde bulunduğu, kendi sıcaklığına karşılık gösteren eğitimsiz işçi sınıfı ile tetiklenir ve bu şekilde yayılır.
İzzeddin el-Kassam’ın insanlarla diyaloğu güçlüydü. O, herkes tarafından rahatlıkla ulaşılabilen biriydi. Mütevazı bir yapısı vardı. İnsanlar, onu yolda durdurur ve ondan nasihat ve tavsiye alırlardı. Öyle ki, bu sebeple medresedeki derslerine geç kalırdı. El-Kassab, ders saatlerine riayet etmesi hususunu kendisine hatırlatır, o da insanların dertleriyle dertlenmeyi, onların sorunlarına çözüm bulmayı daha önemsediği için özrünü isteyerek buradaki işinden istifa eder.
İzeddin el-Kassam’ın İslami kişiliği bir öncü Müslüman profilini güçlü bir şekilde dolduruyordu. O neredeyse Hayfa halkının her konuda aradığı bir konumdaydı. Hususi veya genel bir olay, konu, davet olsa; bir kutlama, doğum, mezuniyet olsa Şeyh Kassam oraya çağrılırdı. O da kıraatı ve sohbetiyle Zariyat Süresi 55. ayetinde وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ buyurulduğu üzere İslami ölçüleri hatırlatırdı. Mevlitlerde, Cuma vaazlarında, Akşam namazını müteakip gerçekleştirdiği sohbetlerde anlattıklarını can kulağıyla dinleyen, vaazlarına karşı duyarlı olan kişilerle yakından ilgilenir, onların evlerini ziyaret ederek daha fazla gözlemlemeye çalışırdı. Çoğunlukla bu kimseler resmi bir eğitim almamış, tren yolu işçileri, inşaat işçileri, hamallar ve esnaftan oluşuyordu. Kassam bu kimseleri halkalar şeklinde organize eder birbirlerinden habersiz bu halkalara Kur’an-ı Kerim okumasını öğretir, cihadı ve kaçınılmazlığını öğütlerdi.
Kendisini takip eden, seven ve öğütlerine kulak veren bu insanların çoğu kiraladıkları tarlalarda çalışarak geçimini sürdüren, Siyonistlerin sürekli artan arazi alımlarından ötürü artan kiraları karşılayamayan işçilerdi. Önemli bir liman kenti olan Hayfa, merkezi bir otoyola sahip olması, petrol rafinerisi gibi özelliklerinden dolayı Filistin’in diğer kentlerinden daha fazlaca Filistin işgücünü besliyordu. 1930’ların başında Yahudi göçmenlerin sayısının artması bina sayısına ve ticarete yansımış, taşradan daha fazla vasıfsız işçinin gelmesine neden olmuştu.
Enflasyondan ezilen, mütevazı odalar için bile maaşının yarısını vermek zorunda kalan Filistinli işçilerin oluşturduğu gecekondu mahallelerindeki bu kalabalık, Filistin Arap önderliği için politik kavgalara kitlenmiş Filistinli liderler tarafından önemsenmiyordu.
Filistinli Müslüman işçi sınıfını yerinden eden İngiliz sömürü sistemi, aynı zamanda ülkeyi Siyonist toplumun yerleşimine hazırlıyordu. Geleneksel Filistin elit sınıfı bu manzara ve ezilmişliğe karşı herhangi bir şey yapamıyordu. Tanınmış kimselerin para hırsları ve aşağılık politik rekabetleri, dini liderliğin çöküşü Filistin’in yerleşimci kolonileşmesine katkıda bulunuyor, en iyi ihtimalle İngiliz yetkililerle karşı karşıya gelmek istememeleri, Siyonist yerleşime karşı gösterilen başkaldırının etkisini azaltıyordu.
İşte El Kassam’ın cihad hazırlıklarına başladığı ortam ve muhatap olduğu insanların durumu buydu.
İzzeddin el-Kassam, bu hazırlık döneminde yapmış olduğu bilinçlendirme çalışmalarının yanında olası direniş ve cihad için teçhizat temin etmeye çalışıyordu. Kendi adıyla bilinen ve namı günümüze kadar gelen ve hala HAMAS direnişi içinde güçlü bir birlik olarak mücadele veren “Kassamiler Tugayını” bu dönemde kurar. Bu askeri birlik, onun derslerini takip eden samimi, cesur ve şuurlu Müslümanlardan ve öğrencilerinden oluşmaktadır.
Kassamiler, Hayfa'da İngilizlerin ve Yahudilerin gözlerini korkutan çok başarılı mücadeleler verirler. İzzeddin Kassam'ın mücahitleri, halkalar biçiminde örgütlenmelerin de etkisiyle çalışmalarını çok gizli yürütüyorlardı. Bu yüzden İngilizler ne kadar çabalasalar da onların izlerini bulamıyorlardı.
Filistin topraklarını işgal altında tutan İngilizlerin yoğun bir şekilde Yahudileri getirip bu topraklara yerleştirdiklerini görünce kendisi de cihad için fiilen hazırlıklara başladı. Bu hazırlık döneminde bir yandan samimi bir şekilde cihada katılacak Müslümanları yetiştiriyor bir yandan da teçhizat temin etmeye çalışıyordu. El Kassam’ın silahlı mücadelesi Filistin’de bir Yahudi devleti kurulmasını destekleyen İngiltere’yi rahatsız ediyordu.
5 Nisan 1931’de Şeyh İzzeddin’in kendisine bağlı mücahitlerle beraber Ceniğ Dağında fiili olarak başlattıkları bu cihad Filistinlilerin İngilizlere karşı başlattığı altıncı kıyam olarak yerini alır. Bu tarihte İzzeddin el-Kassam'ın mücahitleri el-Yecur'a düzenledikleri bir saldırıda işgalci İngilizlerle işbirliği içindeki 3 siyonisti öldürdüler. Bu olayın arkasından gerek İngiliz işgalcilere ve gerekse siyonist çetelere karşı birçok başarılı eylem gerçekleştirilir. İngilizler, mücahitleri ortadan kaldırmak için kuvvetlerini Şeyh İzzeddin’in üzerine gönderdilerse de büyük kayıplarla geri çekilirler. Defalarca yeltendikleri girişimler boşa çıkar. Halkın desteğini yanlarına alan Kassamiler’le bir türlü baş edemezler.
İzzeddin El Kassam'la, Kudüs'deki Kurtuluş Hareketi arasında bir diyalog süreci başlar ve bu süreç aynı yıl içinde meyvesini verir. İki hareket güç birliği yapar ve cihad için hazırlıklar son merhalesine gelir…
(Önümüzdeki sayı devam edecek)
İbrahim Dağılma - İnzar
Benzer Haberler
İmam Ebu Hanife Kimdir? Hayatı ve Görüşleri
MUSTAFA ÇELİK HOCA KİMDİR?
Bir Değişimin Hikâyesidir Halife Ömer’in Hayatı
Kendi Dilinden Yusuf İslam'ın Hayat Hikayesi
Abdulkadir Molla Ve Bangladeş -1
Biyografi nedir? Özellikleri
Bibliyografya Nedir?
OTOBİYOGRAFİ NEDİR?