“وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ
“Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!”
Arap İstiklal Partisi’ne üye olan İzzeddin el-Kassam, İngiliz emperyalistlerine karşı mücadele adına gizli mücahit grupları oluşturarak silahlı kıyam hareketlerine yön vermeye başlar. Kassam’ın bu dönemde halk üzerinde tesiri büyüktür.
16 Ekim 1935’de ilginç bir olay meydana gelir. Belçika’dan güya siyonistlere ‘çimento’ getiren bir gemi, Hayfa Limanı’nda çimento yerine silah indirmeye başlar. Bu olay deşifre olunca anlaşıldı ki Yahudiler, Müslümanlara karşı silahlandırılıyor.
Bu olayla Filistin adeta siyonist militanların istilasına uğrar. Bu istilaya karşı genelde ümmet, özelde Filistin halkı büyük bir umutsuzluk, karamsarlık içerisindeydi. İzzettin el-Kassam, onlara direniş ruhunu aşılar ve Filistin'de kıyam hareketini başlatır.
2 Kasım 1935’te İzzeddin Kassam bir grup silahlı mücahitle Cenif Dağına çıkarak kıyamını ilan eder. Zira O, Müslümanları kurtaracak tek yolun silahlı mücadele olduğunu ve silaha sarılıp bir halk inkılâbı yapılması gerektiğini biliyor ve bunu gerçekleştirmeye çalışıyordu. O dönem, bugün ve tarihte her dönem gibi Müslümanlar için zorlu ve musibetli olaylarla doluydu. Bir yandan sömürge halkları durumunda bir ümmet var ve her yönüyle pasifize olmuş durumdaydı. Ümmetin bu içler acısı halini ve üzerlerine ölü toprağı serpilmiş halkların vaziyetini bilen İzzeddin Kassam, şunları söylüyordu:
“Siz tavşanlardan oluşmuş bir topluluksunuz. Ölümden, idamdan korkuyorsunuz. Boş laflarla meşgulsünüz. Şunu iyi bilin ki kurtuluşumuz sadece kendi elimizdedir.”
Sonunda olan oldu. Emniyet görevlisi ve İngilizlere casusluk yaptığı bilinen bir kişi ( ki operasyonlar bitince bu kişi yakalanıp öldürülmüştür) Şeyh Kassam ve arkadaşlarının bulunduğu yeri ihbar eder. İngilizler bunu öğrenince çok büyük bir kuvvet gönderirler.
İzzettin el-Kassam, 19 Kasım 1935'te silahlı eğitim için mücahitleriyle birlikte kırsal alanda bulunduğu bir sırada havadan ve karadan saldırı düzenleyen 500 kişilik İngiliz birliği tarafından kuşatılır. Şeyh Kassam ve beraberindeki 14 arkadaşı sayıca az oldukları ve kaçabilecekleri halde işgalcilere teslim olmayarak çatışmayı tercih ederler. Kassam, bu çatışmalar esnasında Filistinli polislerin üzerine ateş edilmemesini emreder. Bu sebeple ki Filistinli polisler ön safta yer aldıkları halde ne yaralanan ne de ölen olur; çünkü Şeyh İzzeddin el-Kassam şunu dile getiriyordu: “Bu beldenin evlatlarından hiçbirine kurşun sıkmamamız gerekir. Velev ki o bize ateş etse bile…”
Ne zaman ki ateş menziline İngilizler girince ateş emrini veriyordu. Şafağın sökmesinden önce başlayan çatışma sabahın onuna kadar sürer. Çok şiddetli çatışmalardan sonra Şeyh İzzettin Kassam, Şeyh Yusuf Abdullah, Şeyh Ömer Hasan Sa'di ve Hanefi ismiyle tanınan Mısırlı bir mücahid, bu çatışmada şerefiyle ve yiğitliğiyle şehit olurlar; diğer mücahitler İngilizlere esir düşerler. Daha sonra esirler mahkemede yargılanarak iki ile on beş sene arasında hapis cezasına çarptırılırlar.
Şeyh Kassam ve arkadaşlarının şehadeti Müslümanları hüzne boğar. İkinci gün şehitlerin Cenaze namazları on binlerce Müslüman tarafından kılınır; hatta cenazeye katılan Müslümanların sayısının otuz bini aştığı söylenir. Şehitler "Bacur" şehitliğine defnedilir ve Şeyh İzzeddin el-Kassam için bu mezarlıkta bir türbe yapılır.
Şeyh İzzettin el-Kassam'ın Mücadelesinin Etkileri
Şeyh İzzettin Kassam'ın mücadelesi hem Filistin halkı için hem de diğer mazlum belde Müslümanları için bir meşale olmuştur. Bu mücadele Filistin halkını harekete geçirmiş ve 1936’da gerçekleşen büyük kıyamın da şartlarını hazırlamıştır. Şeyh İzzettin Kassam'ın başlattığı hareket silahlı mücadele konusunda birçok İslami harekete cesaret kazandırmış ve onlara ilham kaynağı olmuştur. El- Kassam’ın mücadelesinin ilham kaynağı olduğu hareketlerin başta geleni yine onun taraftarlarınca Şeyh Ferhân es-Sa'di'nin liderliğinde kurulan İhvanu'l-Kassam hareketidir. Filistin Arap Partisi de, İzzettin el-Kassam'ın mücadelesinden cesaret alarak el-Futuvve adında silahlı bir gençlik teşkilatı kurar. Yine İbrahim el-Kebir liderliğinde ed-Derâviş (Dervişler) adında bir silahlı grup oluşturulur.
İhvânu'l-Kassam hareketine mensup mücahitler gerek işgal yönetimine gerekse Yahudi göçmenlere karşı değişik zamanlarda çeşitli eylemler gerçekleştirirler. 26 Eylül 1937'de de el-Celil'in manda valisini ve koruma görevlisini Nasıra'da öldürürler. Bu olaydan sonra Şeyh Sa'di tutuklanır ve işgal yönetiminin askeri mahkemesinde idam cezasına mahkûm edilir. 22 Kasım 1937'de de hakkındaki hüküm infaz edilir.
Şeyh Kssam’ın Filistin’in bağımsızlığı ve hak kelime ‘Lailaheillallah’ın hakim olması için başlattığı mücadele günümüzde daha da büyümüş; HAMAS ve İslami Cihad’ın önderliğinde şanlı intifadalarla siyonist işgalcinin korkulu rüyası olmuştur.
…
İzzeddin el-Kassam’e göre;
“Mücahid, Allah tarafından seçilen ve ibadette, imanda ve Allah’ın emirlerine uymada kusursuz sahip olan bir kişidir. Bir mücahid, fakirlere ve hastalara yardım eder, açları doyurur, akrabalarını ziyaret eder ve bu davranışlar onda doruğa ulaşır. Kassam bu samimiyetin ibadetle olan ilişkisini ifade etmek için ihsan anlayışının açıklandığı hadisten alıntı yapar ve derdi: ‘İhsan; Allah'a, O'nu görür gibi ibadet etmendir; çünkü sen O'nu görmesen de şüphesiz O seni görür.’ Bir mücahid bu samimiyeti ancak “Büyük Cihad”la, yani nefse karşı olan cihadla başarabilir.”
“Dürüstlükte sebat etme, doğru olma, başkalarına saygı gösterme, haramlardan korunma cihattır ve bir Müslüman sadece, bu cihadı hayatlarında uygulayarak komşuları ile huzur içinde yaşayabilir.”
“Büyük cihat ve samimiyet, tamamıyla iyi bir karaktere sahip olabilmek içindir. Sağlam bir karakter cihattaki cesaretten daha önemlidir. Allah(c.c), Peygamber Efendimizi aleyhi’s-salat we’s-selamı överken, onun iyi karakterini ve takvasını övüyordu, cesaretini değil. İyi karaktere sahip bir insan hiçbir zaman küçük düşürülmeyi, aşağılanmayı kabul etmez savaşır. Dolayısıyla erdem, savaşmak için cesaret ve atılganlıktan önce gelen bir ön koşuldur. Büyük cihad, küçük cihaddan daha büyüktür.”
“Batıda sadece seküler bilimle elde edilebilecek bir vicdan ve mantık dengesi İslam’da Allah’ın bir armağanı olarak mevcuttur. Bu şu ayetle sabittir: ‘İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir. Şüphesiz en son varış Rabbinedir.’ (Necm: 39-42)
Müritlerin öğrenemedikleri hiçbir şey yoktur. Bir makineli tüfek bir silah olmasının yanı sıra bir mantalitedir. Cihadın gerekçesi Allah’ın emirlerini yükseltmektir; ancak baskı ve aşağılanma hiçbir şekilde kabul edilemez şeylerdir. Kendilerine eziyet edenlere, yanlış yola sapanlara, saldırganlara karşı şiddetle savaşılmalıdır. Mücahid savaşına konsantre olmalı, esirlere karşı ise insanlığını korumalıdır.”
“Müslümanların düşmanlarına karşı sayıca üstün olmak gibi bir zorunlulukları yoktur. Bu ayetlerde de görüldüğü gibi en temel şart imandır:
‘Ey peygamber, mü'minleri cihada teşvik et! Eğer sizden sabreden yirmi kişi olursa iki yüz kişinin üstesinden gelir ve eğer sizden yüz kişi olursa o küfredenlerden binini alt eder. Çünkü onlar, gerçeği kavrayamayan anlayışsız bir topluluktur.’ (Enfal – 65)
‘Düşmanınız olan topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz sizin acı duyduğunuz gibi onlar da acı duyuyorlardır. Oysaki siz, Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah, her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.’ (Nisa – 104)”
“Allah’ın kendisiyle birlikte olduğunu bilen ve günahkârlarla günah işlemelerini önlemek için savaşan kişi öleceğini bilse bile temel öğretiye ulaşır. Çünkü şehadet diğer Müslümanların savaşmalarına ilham kaynağıdır ve şehadet cihad ve İslam için bir çıradır.
Şehadeti arayan şehidin bir öncü ve seçkin biri olduğunu Câbir bin Semura'dan rivayet edilen şu hadisle örnekler: "Kıyamet saatine kadar bu din ayakta kalacak ve Müslümanlardan bir kesim onun için savaşacaktır."
Müslüman ancak kendinden mesuldür. Arkasında birilerinin olması savaşabilmesi için bir şart değildir. Mücahid, onu takip edenler için bir öncü, bir ışıktır. Sayısı ne olursa olsun, ne kadar küçük olursa olsun, Mücahid Allah’a güvenmeli, zaferin geleceğinden emin olmalı ve muzaffer olacağına inanmalıdır.
‘Onun için Allah yolunda çarpış. Ancak nefsinden başkasıyla yükümlü değilsin! Mü'minleri de çarpışmaya teşvik et; umulur ki Allah o küfretmekte bulunanların baskılarını defeder. Allah baskıca daha zorlu, azap vermek bakımından da daha şiddetlidir.’ (Nisa – 4)”
“Şehadetin bu dünyaya ait bir başarı olduğu gibi, şehidi cennette bekleyen ödüller de vardır. Bu kader, zaferin bir ölçüsüdür. Mücahidin şehadet sevgisi onun zaferini de sağlamlaştıracaktır. Çünkü düşmanın sevgisi sadece dünyayadır.”
İzzeddin el-Kassam derslerinde, Tevbe suresinin Cihad suresi olduğunu anlatır, bu sürenin 6. ayetini sıklıkla tekrarlar, onları esir aldıklarında işkence etmemelerini öğütlerdi.
‘Ve eğer müşriklerden biri senden aman dileyerek yakınına gelmek isterse, Allah'ın kelamını dinleyebilmesi için ona aman ver, sonra onu güven duyacağı yere kadar gönder; çünkü onlar gerçeği bilmez bir toplulukturlar.’ (Tevbe: 6)
İbrahim Dağılma - İnzar
Benzer Haberler
İmam Ebu Hanife Kimdir? Hayatı ve Görüşleri
MUSTAFA ÇELİK HOCA KİMDİR?
Bir Değişimin Hikâyesidir Halife Ömer’in Hayatı
Kendi Dilinden Yusuf İslam'ın Hayat Hikayesi
Abdulkadir Molla Ve Bangladeş -1
Biyografi nedir? Özellikleri
Bibliyografya Nedir?
OTOBİYOGRAFİ NEDİR?