Mescid-İ Aksa’nın Tarihçesi ve Kutsiyeti
Haber detay

Mescid-i Aksa'nın inşaat hazırlıklarına,  Davud aleyhisselam tarafından başlanmış,  onun vefatından sonra oğlu Süleyman aleyhisselam,  emrindeki cin ve insanlarla birlikte binayı tamamlamıştır.  Maharetli ustalarla inşa edilen Mescid,  altın ve gümüş mücevheratla süslenerek;  döneminin en ihtişamlı yapısı halini aldı. Ona Beytülmakdis (Kutsal ev) adını verdiler.

Musevi inancına göre,  İsrailoğulları'nın Mısır'dan çıkışının 480. Yılında; Süleyman aleyhisselamın hükümdarlığı sırasında inşa edilen Mescid içerisinde,  'Kudsü'l-akdes'  odası yapılmış ve nesilden nesile intikal eden Tevrat levhaları gibi kutsal emanetlerin içinde bulunduğu  'Ahid Sandığı'  bu odaya yerleştirilmiştir.

Hristiyanlığa göre ise,  İsa aleyhisselamın Kudüs'e geldiği dönemde; buranın bakımsız ve Pazar yerine çevrilmiş durumda olduğunu görünce, buranın kutsiyetini ve önemini anlatmış; orada İncil'i öğretmeye çalışmıştır.  Yahudiler ise,  Onu engellemeye çalışmışlardı.

Süleyman aleyhisselamdan sonra,  birçok defa zarar gören veya yıkılan Mescidi Aksa, tekrar onarılıp yapılmıştır. Babil hükümdarı II. Buhtannasr;  Kudüs'ü işgal edince, şehri yakıp yıktı.  Aylarca at arabalarıyla şehre toprak taşıtıp şehri kaybetti ve üzerine orman ekti. Mescid-i Aksa'da bulunan değerli eşya ve mücevheratı da alarak Babil'e götürdü.  Keyhüsrev tarafından tamir ettirilen Mescid,  M. S. 70 yılında;  Romalılar tarafından tekrar yıkıldı. Miladi 123 senesinde Hristiyanlığı kabul eden Bizanslılar tarafından tekrar yapıldı. 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, Mi'rac yolculuğuna çıkarken,  önce Mescid-i Aksa'ya uğradı, orada namaz kıldı ve oradan Mirac'a çıktı.  Mescid-i Aksa, Hicret'in 17. ayına kadar Müslümanların Kıblesi idi. Bu itibarla Müslümanlar açısından da büyük bir öneme sahipti. Kudüs'ün Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra Haremi şerif tamamıyla Müslümanların vazgeçilmez bir değeri olarak kabul edildi.

İslam'ın 2. Halifesi Hz. Ömer (R.A);  döneminde Kudüs fethedilince, kendisi bizzat Kudüs'e giderek Mescid-i Aksa'da namaz kıldı,  çevresini temizleterek bakım ve onarımını yaptırdı. Emevi Halifesi Abdülmelik bin Mervan,  Mescid-i Aksa'nın yanına Kubbetüssahra mescidini yaptırdı. Depremle yıkılan Mescid-i Aksa,  Emevi halifesi el-Velid tarafından tekrar yaptırıldı. Abbasiler döneminde de hasar gördükçe bakım ve onarımına devam edildi. 

1099 yılında Haçlılar tarafından Kudüs işgal edilince Kilise'ye çevrilen Mescid-i Aksa; Sultan Selâhaddin'i Eyyubi'nin 1187 senesinde Kudüs'ü Haçlılardan kurtarması sonrası tekrar Mescid haline getirildi. 1517'de Yavuz Sultan Selim,  Kudüs'ü Osmanlı topraklarına bağladıktan sonra;  Kanuni Sultan Süleyman tarafından hem Mescid-i Aksa,  hem de Kubbet-üs Sahra tamir ve tezyin ettirildi. 

Birinci Dünya Savaşı'na kadar,  Osmanlı'nın kontrol ve bakımında olan Kudüs, 1967 Arap-İsrail savaşında, kısmen yandı ve İsrail tarafından işgal edildi. Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler tarafından kutsal sayılan Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya Yahudi tahribatı ve sahiplik iddiası halen devam etmektedir. Bunu kolay kolay bırakacağa da benzemiyor.

Tarihte, Kudüs kadar daha münazaalı, daha kavgalı bir yer bulunmamaktadır. Buhtunnasr Kudüs'ü işgal edince her şeyi yağmaladığı gibi, eli silah tutan bütün erkleri öldürmüş, kadınları ve çocukları da esir olarak Babil'e götürmüştü. Kudüs yeryüzünde vahyin, nübüvvetin en çok indiği yer olduğu gibi, savaşların, kan akıtılmanın, katliamların ve yıkımların da ana merkezi olagelmiştir. Halen de onun üzerinde üç büyük dinin hesabı vardır.

1- Kudüs, Yahudiler için çok kutsaldır. Çünkü dini merkezleri olup, M.S.70'de Romalılar tarafından Kudüs yakılıp, yıkılırken buradaki Yahudilerin ilk yerleşik mabedi olan ve tarih içinde birkaç kez yeniden yapılmış olan Süleyman Tapınağı da yıkılmış, yerine batı duvarının kalıntıları kalmıştır. Yahudiler bekledikleri Mesih'in bir gün mutlaka geleceğine, Kudüs'e tekrar sahip olacaklarına, Kudüs Mabedinin tekrar eski görkemiyle yapılıp, ibadete açılacağına inanıyorlar. Bu vakit gelene kadar da günümüzde kutsal saydıkları ağlama duvarı denilen duvarların önüne gelerek ağlayıp, dua ederler.

2- Kudüs Hıristiyanlar için de çok önemlidir. Çünkü Hristiyanlık ilk olarak Kudüs'ten yayılmaya başladı. Kudüs Mesih İsa'nın doğduğu, çarmıha gerildiği kutsal şehir olarak kabul edilir. İsa'nın kabri olduğunu düşündükleri yeri Aedicule (küçük ev) denilen türbe haline getirip, bunu da içine alan ve birkaç kez yenilenen Sepulcre (Kutsal Kabir) Kilisesini yapmışlardır. İsa'nın Çarmıha giderken geçirildiği yerlere kiliseler yapılmıştır. Kudüs İsa ve Havarilerinin yaşam hatıralarına sahiptir. Onlara göre Kudüs Dünyanın merkezindedir ve her yıl özellikle Paskalyada Kudüs'e gelir buraları ziyaret edip, hacı olurlar.

3-Kudüs'ün özellikle Harem-i Şerif alanının İslamiyet'teki önemi, Mirac olayının burada gerçekleşmiş olması, Müslümanlar açısından çok daha önemlidir. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, Hicretten bir yıl kadar önce Recep ayının 27. Gecesinde Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya gelmiş, buradan da Allah'ın katına çıkarılmıştır. Mirac'ın üzerinde gerçekleştiğine inanılan Muallak Kaya, bugün Haremi Şerif'in en gözde mekânı Kubbetüssahra'nın (Ömer Camii) altında korunmakta ve her yıl Müslümanlarca ziyaret edilmektedir. (Müslim, Hac, 511-5 13)

Mescidi Aksa, Müslümanların ilk kıblesi ve harem mescitlerinin üçüncüsüdür. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin 624 yılına kadar kıble olarak kabul ettiği bu camii, bir buçuk yıl kadar böyle kalmıştır. Mescid-i Aksa'nın adı, Kur’an'da İsra suresinin ilk ayetinde geçiyor. İsra yani Mirac olayında Hz. Peygamber "Burak'a bindim ve Beytülmakdis'e vardım" demiştir. Buradan da göklere yükseltilmiştir.

Harem-i Şerif içinde yer alan bir başka kutsal mekân da Ömer Camii'dir. Ömer Camii İslam'ın Filistin toprakları üzerindeki en eski yapısı olarak biliniyor. Bu caminin bulunduğu tepeye aynı zamanda Mabetler Tepesi deniyor. Kubbesi altın kaplama olan Ömer Camii'nin (Kubbetüssahra) İslam açısından en büyük önemi, kutsal taşı yani peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin üzerinden miraca çıktığı düşünülen muallak kayayı içinde barındırıyor olmasıdır.

İbrahim aleyhisselamın, üzerinde oğlunu kurban etmeye hazırladığı bu kayaya, daha sonra Muhammed aleyhisselam basmış ve göğe yükselmiştir. Bu kayanın yanı başındaki işlemeli kutuda peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin sakalından teller saklanıyor.

İşte Mescid-i Aksa'nın bu kutsiyetinden dolayıdır ki peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem, bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: 'Sadece üç mescide ziyaret için sefer yapılır;  Mescid-i Haram,  Mescid-i Aksa ve benim şu mescidim, yani Medine'deki Mescid-i Nebevidir." (İbni Mace)

Şu halde İslam'ın üç kutsal mekânından biri olan Mescid-i Aksa'nın halen Yahudi işgali altında bulunması, bütün Müslümanlar için bir zillettir. Buna Filistin İsrail davası veya Arap İsrail davası deyip bu sorumluluktan kurtulamayız. Mescid-i Aksa bütün Müslümanların ortak değeridir. Bunu koruma ve savunmanın görevi de bütün Müslümanların boynunun borcudur.

Herkes şunu iyi bilsin ki Kudüs fethedildiği günden beri İslam diyarıdır ve İslam diyarı olarak kalacaktır. İşgal altında olsa bile Harem-i Şerif'in yönetimi kesinlikle Müslümanların elinde olmalıdır. Orada Yahudilerin kutsalı olan Ağlama Duvarına veya Hristiyan Kiliselerine elbette dokunulamaz. Onlar kendi değerlerini koruyup savunabilirler. Onların ibadetlerine de kimse karışamaz. Ancak haremi şerifin yönetimine karışmaya asla hakları yoktur.

Kudüs ne Yahudilerin ne de bir başkasınındır. İbrahim aleyhisselamdan bu yana süregelen tevhidin temsilcisi peygamberlerin mirasıdır. Bu miras nesilden nesile Allah'a itaat eden salih kullara devredilmiş ve onlar buna sahip çıkmıştır. Allah (c.c), bu kutsal toprakların daima salih kimselerin yönetiminde kalmasını irade buyurmuş, belli aralıklarla fasıkların ve zorbaların hâkimiyetine geçmişse bile tekrar müminlerin eline geçmesini istemiştir. Dolayısıyla hep bu bölgeye peygamberler gönderip onları uyarmıştır.

Kutsal mekânlar, salih kulların sahipliğinde ve denetiminde ancak korunurlar. Temennimiz, İslam dünyasındaki uyanış ve direniş hareketlerinin güç kazanması ve tekrar Allah'ın kendilerinden razı olduğu salih kulların eline geçmesidir. Aslında bunun ilk işaretleri görülmeye başlanmıştır. Her geçen gün güçlenen Müslümanlar, bir gün mutlaka işgal altındaki bu toprakları kurtaracak ve yeniden salih kimseler ve müminler yeryüzüne mirasçı olacaklardır.

Mehmet Şenlik - İnzar

Anasayfa Reklam Alanı 1 728x90

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Haber detay

Reklam

Haber detay

Anket