Merak edip düşündünüz mü hiç, şu anda Allah (cc) bize yardım ediyor mu, O'nun yardımını müşahhas olarak hissettiğiniz durumlar oluyor mu?
Bugün dünyevi bütün imkânları elinde bulunduran güç odakları karşısında Allah Teala'nın yardımına olan ihtiyacımızın boyutlarının farkında mıyız?
"Bugün müminler olarak zayıf durumdayız, tâğutlar ise çok güçlü durumdalar, onun için Allah Teala'nın yardımına ihtiyacımız var" gibi yanlış anlaşılmasın sakın.
Müminin küfürle olan karşılaşmasının her anında, her aşamasında Allah Teala'nın yardımına şiddetle ihtiyacı vardır, hatta sayı bakımından kendilerinin en üstün olduklarını zannettikleri durumlarda buna çok daha fazla ihtiyaçları vardır.
"İnkarı mümkün değildir ki, Allah size bir çok yerlerde yardım etti, Huneyn günü de... O an ki, çokluğunuz sizi güvendirmişti de bir faydası olmamıştı. Yeryüzü genişliğine rağmen başınıza dar gelmişti, sonra da bozularak arkanıza dönmüştünüz." (6/25) Yani kendimizi en güçlü zannettiğimiz bir günde, Rabbimizin yardımına muhtacız, hem de daha çok muhtacız.
Bilindiği üzere asr-ı saadette yapılan savaşların tamamında kâfirler sayı bakımından her zaman Müslümanlardan fazla olmuştur; Bedir, Uhud, Hendek, Mute, Tebuk vs. Sadece Huneyn savaşında Müslümanların sayısı kâfirlerden fazla idi. Ve onların çoklukları hiç işe yaramamıştı, Allah’ın yardımı olmasaydı perem perem dağılmışlardı. Yani demek istediğimiz odur ki, Müslümanlar bütün zamanlarda Allah’ın yardımına muhtaçtır.
Peki, Allah Teala yardımını kime ve ne zaman gönderir?
İşte Allah Teala'nın yardımının zamanı ve zemini:
"Celâlim hakkı için, senden önceki rasûller yalanlandı da, yalanlanma ve eziyet olunmalarına karşı sabrettiler; nihayet kendilerine yardımımız geldi. Öyle ya, Allah'ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur! Şüphesiz sana rasûllerin kıssalarından haberler de geldi." (6/34)
Bu ayeti celile ve Bakara Suresindeki “Sizden öncekilerin başına gelenler sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz...” ayetlerinin üzerinde de yeterince durulmadığı ve lafızlarının dikkatlice incelenmediği kanaatindeyim.
Rasûller Rablerinden alıp insanlara sundukları gerçekler üzerinde direndiler, geri adım atmadılar, insanları çağırdıkları bu ilkelerden taviz vermediler.
"Böylesi biraz sert oldu galiba, bunu biraz yumuşatsam iyi olacak", demediler.
"Bu söz galiba biraz erken oldu, o yüzden tepki topladı, şimdilik biraz erteleyeyim" demediler,
“Ben bunu tebliğ ediyorum ama, kesinlikle bunun bir bedeli olacak ve bu toplum bana bunu ödetecektir.” düşüncesinde olmadılar.
Net ve berrak olan bu ilkelerini hiçbir zaman grileştirmediler, serttir diye yumuşatmadılar. İnsanlar onları yalanladıkça onlar bu ilkelerin doğruluğunda hiç tereddüde kapılmadılar, üzerinde ısrar ettiler, sabrettiler ve direndiler.
Rasûller geri adım atmayınca sonunda eziyetler başladı, dayatmalar, işkenceler ve zulüm başladı. Evet, işte o zaman geldi Allah Teala'nın yardımı ve hep o zaman gelmektedir ve bundan sonra da o zaman gelecektir.
Çünkü Allah'ın kelimelerinde, Allah'ın kanun ve adetlerinde bir değişiklik bulamazsınız. Bakınız Allah'ın Kitabına, O'nun yardımının geldiği bir zaman ve zemin vardır ve "Hattâ - ne zaman ki" ifadesiyle vakti ve zamanı açıkça gösterilmiştir.
Bir kısım insanımız nedense sabır olayını bir türlü anlamak istememiştir. Çoğu zaman geri dönmenin adına sabır demiştir, ortada gözükmemenin adına sabır demiştir, davadan vazgeçmenin adına sabır demiştir, ilkeleri bir bir çiğnemenin adına sabır demiştir.
Bütün bunları bize de tasdik ettirmek ve böylece rahatlamak için bir de: "Hocam, böylesi günlerde biraz sabredeceksin öyle değil mi" demekteler. Sabretmişsin böyle olmuş, acaba sabretmesen ne yapacaktın onu merak ediyorum, dedim.
Bu ayet-i celilelerden bir de şunu anlıyoruz. Kul, kendi imkânlarını kullanıp tüketmeden Allah Teala’dan kolay kolay yardım alamaz. Cebindekini bitirmeden, elindekini tüketmeden, dizinin dermanını, bileğinin gücünü tam olarak kullanıp: Ey Rabbim, gördüğün gibi ben yapacağımı yaptım, bütün imkânlarımı kullandım, bittim, tükendim…” dedikten sonra gelecektir yardım.
Ödenen bedellerin karşılığı, ekilen tohumların meyve olarak bize geri dönüşü mevsimler gibi her zaman düzenli ve standart olmayabiliyor.
Unutmayalım ki, yere düşen bir dane, ekilen bir tohum bir gün mutlaka bitki olarak kendini gösterir.
Allah Teala hiçbir emeği, hiçbir iyiliği zayi etmez. Ekmişsek, bir gün mutlaka biçeriz. Bazı bitkiler, sebzeler ve bir kısım meyveler mevsimliktir, toprağa atıldıktan hemen bir kaç gün sonra çıkıverir, aynı mevsim içerisinde ürününü de verir. Biz bunları her yıl yeniden dikeriz toprağa.. Ağaç gibi bazıları da uzun sürelidir, toprağa diker dikmez çıkmaz, biraz uzun sürer. Hem aynı sene meyvesini de alamayız. Fakat vermeye başlayınca da yıllarca verir, her mevsim yeniden dikmemize gerek yoktur, sadece bakımını yapalım yeter.
Bir toplumun Allah’ın davası uğrunda verdiği şehidlerin, ödedikleri bedellerin durumu da aynıdır. Hz. Hamza (r.a), Hz. Cafer (r.a) ve benzer sahabiler o günden bugüne kadar gelen bütün Müslümanlar için şehadetin öncüleri ve örnekleridir. Bizim onlardan alacağımız çok şeyler vardır. Fakat bizi yerimizden kıpırdatacak, yorganımızı fırlatarak bizi yatağımızdan kaldıracak olan, bizim için güç ve enerji olacak olan, en son verdiğimiz şehitlerimizdir, zaman bakımından bize en yakın olanlardır. Bizim karşımıza çıkacak olan meyve, en son ödediğimiz bedellerdir, en son ektiğimiz tohumlardır.
Son olarak hangi tohumları ektik, hangi bedelleri ödedik, biz ona bakalım. Hiç birimiz oturup durmadan Hz. Hamza’nın, Hz. Cafer’in, Hz. Hüseyin’in bizim için meyve olmasını bekleyemeyiz, onların misyonları başkadır. Allah Teala’nın söz konusu kanunu zaman bakımından böyle olduğu gibi, mekan bakımından da böyledir. Her bir mekân için ayrı ayrı bedeller ödenmelidir. Ticaretin kanunu da böyle değil midir?
Bu münasebetle Rabbim son olarak kendisine uğurladığımız Muhammed Mursi’nin şehadetiyle Ümmete güç ve kuvvet lütfeylesin.
Mehmet Göktaş - İnzar
Benzer Haberler
cekici.net'te Hizmette Sınır Yok!
Nasıl yapılır, Niçin yaptın
İstanbul'da lale zamanı
ACN Nakliyat işinizi dahada kolaytırır
Seçmen Kağıdı Olmadan Oy Kullanılır mı? Oy Kullanmak İçin Gerekli Belgeler
Cenaze Yıkanmadan Namazı Kılınır mı?
Zirve organizasyon masa sandalye kiralama hizmeti
Mü’min Olmak Sözünde Durmaktır