İsrailoğulları'na 40 Yıl Sürgün Cezası-Tih/Çöl Hayatı

Nakipleri dinleyen İsrailoğulları'nın savaşmayı reddetmeleri üzerine, Hz. Musa (a.s.) onları ikna etmeye çalıştı. Bu toprakların Allah tarafından kendilerine yazıldığını, savaşı göze aldıkları takdirde orayı muhakkak fethedeceklerini söyledi. Ne var ki, onu destekleyen Yûşâ ile Kâleb, çoğunluğun tepkisine mâruz kaldılar. Savaşmamakta kararlı olan çoğunluk, bu iki nakibİ taşa tutmaya kalkıştılar. Bu durum karşısında onları ikna edemeyeceğini anlayan Hz. Musa (a.s.), Cenab-ı Hak'tan, kendisiyle fâsık kavminin arasını ayırmasını istedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ, İsrailoğulları'nın kırk yıl süre ile Arz-ı mukaddes'e girmelerinin yasaklandığını ve bu müddet içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklarını bildirdi; ayrıca Hz. Musa (a.s.)'ı teselli ederek yoldan çıkmış bu toplum için üzülmemesini tavsiye etti:
"Musa, 'Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçi-rebiliyorum; artık bizimle bu yoldan çıkmış toplumun arasını ayır.' dedi. Allah, 'öyleyse orası onlara kırk yıl haram kılındı; bu müddet içinde yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış millet için tasalanmaf' dedi."[148]
İsrailoğulları, bundan sonra geriye İzlerine döndüler. Allah tarafından cezalandırılmanın bir sonucu olarak 40 yıl boyunca çölde evsiz-yurtsuz bir vaziyette şaşkın şaşkın dolaştılar. Her sabah bir yurt seçmek niyetiyle yola çıkıyorlar; ancak bir yerde karar kılamıyorlardı. Bu yıllarda Amâlikalılar, Amorîler, Moablar, Edomitler ve Medyenliler'in saldırılarına mâruz kaldılar. Bu müddet içinde, çok garip haller yaşadılar.[149]
Bu ceza, korkaklıkları ve Hz. Musa (a.s.)'ı düşman karşısında yalnız bırakmaları yüzünden İsrailoğulları'na, akıllarını başlarına almalarını sağlamak ve onları terbiye etmek için verilen sürgün hayatı veya sahrada geçirilen müebbet hapis mahiyetindedir. Onlar, zulüm altında ezilmiş olmanın ruhlarında tabiat haline getirdiği zilleti, korkaklığı, ihaneti ve dönekliği üzerlerinden atmaları İçin, böyle bir imtihana tabi tutulmuşlardır. Bu sayede, irade gücü, verilen vazifeyi kararlılıkla yerine getirme kabiliyeti ve davete icabet gibi üstün hasletler kazanmaları istenmiştir.
Çok kalabalık bir halde Sînâ yarımadasına girdiklerinde, başlarını sokabilecekleri evleri ya da çadırları olmadığı gibi, orada gölgesinde serinleyebilecekleri ağaçlar dahi bulunmuyordu. Bu durumda, Allah'ın yardımı olmaksızın çölün yakıcı sıcağından kurtulmaları, yiyecek ve içecek maddelerini temin etmeleri mümkün değildi. Benî İsrail, çölde başlarında bulunan iki peygamber sayesinde, kendilerine verilen terbiye maksatlı bu sürgün cezası esnasında da, çeşitli mucizevî nimetlerden istifâde ettiler. Allah Teâlâ, yapmış oldukları itaatsizliklere rağmen, onlara burada da çeşitli ikramlarda bulundu. Gerek kendilerinin gerekse hayvanlarının su içmesi için pınarlar, onları gölgeleyecek bulutlar, yiyecek maddesi olarak kudret helvasıyla bıldırcınlar ihsan etti. Ancak onlar, bu nimetlere nankörlük etmekten de çekinmediler, yine zulme başvurdular:
"Biz, onlan (İsrailoğullan'nı) oniki sıbta/kabileye, oniki topluluğa ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde, Musa'ya, 'Asanı taşa vur.' diye vahyettik. Taştan oniki pınar kaynayıp aktı. Böylece bu topluluklardan her biri, su içeceği yeri öğrenmiş oldu. Onların üzerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret helvasıyla (el-menn) bıldırcın (es-selvâ) indirdik. Sonra da şöyle dedik: 'Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyiniz.' Onlar (günahkâr davranışlarıyla} bize zulmetmiyorlar; fakat kendi kendilerine zulmediyorlar."[150]
İsrailoğulları'nm çoğu, yine şükretmesini bilmiyordu. Bu nimetlerle yetinmeyerek Hz. Musa (a.s.)'a geliyorlar ve kendilerine ikram edilen bu nefis yiyeceklerden bıktıklarını açıklayıp, önceden yedikleri bakliyat cinsinden yiyecekler vermesi için Allah'a dua etmesini istiyorlardı:
"Musa, milleti için su aramıştı. 'Asanla taşa vur!' dedik; taştan oniki pınar fişkırdı her kabile su içeceği yeri bildi. Allah'ın rızkından yiyin, için, yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.
'Ey Musa! Bir çeşit yemeğe dayanamayacağız, bizim için Rabbine yalvar, bize, yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin.' demiştiniz de, Musa, 'Hayırlı olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (öyleyse utanç ve zillet içinde) Mısır'a dönün, şüphesiz orada istediğiniz vardır.' demişti. Onlara yoksulluk ve zillet damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Bu, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendi. Bu, isyan etmelerinden ve taşkınlık yapmalarından ileri gelmekte idi